Melike

 

1.GÜN

Melike’nin Yastığa dağılmış güzel kahverengi saçlarının diplerinde terler birikiyor, burnunda boncuk boncuk olmuş onu bunaltıyordu. Çarşafı ıslak, kendisi sıcaktı. Rüyasında babasını görüyordu. Soğuk kışın alaca sabahı yavaş yavaş geliyor, uzaklarda köpekler havlıyordu.

O sırada Hatice başucunda endişeli, alnına koyduğu ıslak havluları değiştirerek nöbetteydi. Kızın ateşi düşmez de hastalığı üstüne artarsa bu karda kıyamette onu tek başına ilçeye götüremezdi. Melike gözleri yarı açık, “baba” diye sayıklıyordu. Hatice dışarıdaki karanlıktan başka bir şeyin görünmediği pencereye dalıp gidiyor, Melike’nin sayıklayan sesini duyunca ona dönüyordu. Daldığı düşüncelerden sıyrılıp elini kızın yanaklarına koyunca kızın ateşiyle birlikte kendi ellerinin soğukluğunu da hissetti. Gözleri istemsizce artık sönmüş olan sobaya baktı, odun getirip atmak için kapının önüne çıktı. Olsa olsa bir hafta daha yetecek odunu vardı. İçeri döndüğünde Melike’nin yatakta doğrulmuş titrediğini gördü. Gözleri yarı açık, dişleri birbirine vururken yine “baba” diyordu. Hatice gidip usulca yatağın kenarına oturdu ve Melike’yi terli yastığından hafifçe kaldırıp göğsüne bastı. “Gelecek kızım, baban gelecek” derken gözünden akan yaş yanağından aşağı, kızın terli saçlarına düştü.

Mehmet’in mektubunu alalı kaç gün olmuştu, o kadar gündür Hatice’nin gözüne uyku girmemişti. Melike’ye ne diyecek, onu nasıl avutacak, kendini nasıl inandıracaktı? Ne demekti ki “Ben artık gelmeyeceğim. Beni öldü bilin.”? Nereye gider? Niye gider? Başında bir iş mi vardır? Hatice’den vazgeçse, kendi öz yavrusu Melike’den nasıl vazgeçer? Hatice bu köy yerinde konu komşuya ne anlatır, ne söyler? En iyisi kızı da alıp babasının köyüne gitmekti. Onlara ne diyecek? Hele bir iyileşsin, yeter ki iyileşsin, sonrası kaderde ne varsa o olur. Kader değil mi ya onu başkasının bebesiyle şu dağ başında koyan? Kendine şaşırdı, başkasının bebesi diye hiç içinden geçirmemişti şimdiye kadar. Bu eve geldiğinden, kundakta Melike’yi kucağına aldığından beri kendi yavrusu bilmişti. İlk vardığı kocada kendisine evlat vermeyen Allah’ın başka bir köyde bu biçare sabiyi kucağına vereceğini ne bilsindi?

 Hatice’nin çocuğu olmuyor diye baba evine gönderilmesinin üzerinden bir sene geçmemişti ki, o zamanlar sadece adını işittiği bu dağ köyünden Mehmet haber salmıştı. Hatice’nin babasının evine geldiğini, temiz ve namuslu bir kadın olduğunu o köydeki akrabalarından öğrenmiş ve evlenmek istediğini söylemişti. Karısı doğum yaptıktan sonra kırkı çıkmadan ölmüş, el kadar bebekle adam çaresiz kalmıştı. Hatice duyar duymaz içinden bir ılık şey aktı sanki ve burnunun ucu sızıladı. Mehmet’i görmemişti ama gönlü bebeğe düşmüştü. Boynunu yana eğip “olur” dedi habercilere. Birkaç gün içinde Mehmet gelip Hatice’yi gelin aldı ve üç beş parça eşyasıyla birlikte evine götürdü.

Mehmet’in evi küçük bir avlunun içindeydi. İçeri girince Mehmet biraz mahcup, “ev senin, bebek senin, tarlamız çiftimiz yok sürülecek, ben çalışır ekmeğinizi getiririm, sen evde işini yap çocuğa bak yeter, senden başka şey istemem” dedi. Hatice bebeği, Mehmet’in emanet ettiği kadından kucağına ilk aldığında tüm vücudu zangır zangır titredi. Sonra Melike’nin meleklere benzeyen yüzünü görünce içi ılıdı, gülümsedi, bir daha da Melike’yi kucağından bırakmadı.

Bir hafta sonra Hatice’nin sütü geldi şefkatinden, bebeği kendi sütüyle doyurdu. Melike onu ana bildi, o da Melike’yi yavrusu… İlk defa bu kış gecesi dağ başında aklına geldi Melike‘nin başkasının yavrusu olduğu. O da çaresizliğinden, Mehmet’in onları bırakıp gitmesinden, üstüne de Melike’nin ateşler içinde yanmasının korkusundan olsa gerekti.

Melike annesinin göğsünde iyice sakinlemişti. Hatice, Melike’nin o güzel başını usulca yastığa yerleştirdi, içinden Allah büyüktür herhal diyerek başını Melike’nin yanına koyup gözlerini kapadı.

(İlk paragrafı çıkar,çünkü senin değil ve yeni bir giriş paragrafı yaz.)

 

 

 

 

 

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter

2022, Ben geldim!

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"