Ankara'dan...

    Evin ana caddeye bakan balkonunda toplanmadan kalan son eşyalar arasından bir sandalye açıp oturdum. Vakit gelmişti. Aylardır konuşulan, hazırlanılan son gelmiş, kapının önüne koca bir kamyonla yanaşmıştı. Kamyondan inen adamlar eve girdikleri anda hiç vakit kaybetmeden tuttukları eşyayı aşağıya taşımaya başlamıştı. Hiç duyguları yokmuşçasına...

    Adamlar işlerini yapıyorlardı, öyle kendiliğinden ve rahatça. Balkondaki sandalyeden bir aşağıdaki kamyona baktım, bir karşıdaki bakkala. Bakkalın önünde de her şey normaldi. O anda fark ettim ki ben o evden ayrılabileceğimi hiç düşünmemiştim. Hayatımın sonuna kadar o sokağı, bakkalı ve oradaki günlük hayatı izleyeceğimi, o evde, o balkonda yaşlanacağımı sanmıştım.

    Ağlamaya başladım. Zor olmadı. Ağladıkça içimden bir şeyler büyük parçalar halinde kopup gelmeye başladı ve sarsıla sarsıla ağladım. O anda dallara ayrılmış kökleri toprağından sökülen bir ağaç oldum. Köklerim topraktan ayrılırken içim paramparça oldu. Yıllar almıştı yerleşmek, tutunmak, köklenmek ve büyümek. Şimdi sökülüyordu hepsi, bir film gibi geri sarılmıyordu da parçalanıyordu. Bir daha hiç bir yere bağlanmayacağımı, hiç bir yerde kök salmayacağımı dışımdan mı söyledim bilmiyorum.

    İçerideki taşıma işleriyle ilgili bir şey sormak için gelmiş olmalı müstakbel eski kocam. Bir ağlama nöbetiyle sarsılmakta olduğumu görünce bir elini hafifçe omzuma koydu, üzülme dedi. O kadar.

    Orada ne kadar süre ağladığımı hatırlamıyorum. Sonunda evin tamamen boşaltılmış halini görmeye dayanamayacağımı anlayıp yerimden kalktım ve yanıma alacağım eşyaları koyduğum çantaları da alarak son geceyi geçirmek üzere kardeşimin evine gittim.

    Akşam geç bir saatte önce kardeşim, sonra ayrılmakta olduğum eşim geldi. Kardeşimin naklettiğine göre o da çok zorlanmış evden ayrılırken. Nasıl zorlanmaz ki, yıllar geçirdik o evde. Neler yaşadık, neler hissettik, ne misafirler ağırladık, ne hayaller kurduk. Şimdi düşünürken bile inanamıyorum, biz o evden nasıl ayrıldık? Her şeye bir son verip orayı nasıl terk ettik? 

    Alışmadım. Buraya gelmiş olmaya alıştım ama oradan ayrılmış olmaya alışamadım. Köksüz bir bitki gibi yaşıyoruz burada. Sadece ben değil, çocuklarım, eski eşim, hepimiz. Ankara gibi bir ana karaya köklenmek başka, İzmir'de su dolu bir vazoda köklenmeden yaşayan bitkiler gibi hayatta kalmak başka.

    Bugün hala Ankara'ya gittiğimde ayaklarımın yere bastığını hissediyorum, gökyüzü sessizleşiyor, içindeyken artık fark etmediğim uğultu kesiliyor. Hava sessiz, toprak sabit. Ayaklarımı basıyorum, nefes alıyorum ve orada mevcut olduğumu bütün bir kesinlikle hissediyorum. O balkonda canımın acısıyla kendime verdiğim sözü tutmuş olmalıyım. Başka bir yere kök salamıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter

2022, Ben geldim!

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"