Çiçeklenmeler Üzerine

    Beni bir kitap mahvetti a dostlar! Hem canımı yaktı… Yok yok, canımı yakmadı; Kalbimi dilim dilim jülyen doğradı. Canım Melisa’nın yeni kitabı “Çiçeklenmeler” i okudum. Nasıl anlatacağımı tam bilmiyorum, o kadar iyiydi, beni o kadar çok yerimden yakaladı… Yok, yakalamadı, kıskıvrak yakaladı, iki eliyle yakamdan tuttu. Çok sayıda cümleden sonra, durdum, yutkundum, derin nefesler almaya çalıştım, sonra devam ettim okumaya. Bazen devam edemedim. Geri döndüm kalbimi bıçaklayan cümleye ya da sayfaya. Bir daha, olmadı bir daha okuyorum, sonra yine kapatıp yutkunuyorum. Bu kadar mı güzel anlatılır? Bu kadar mı “öz” anlatılır? Her duyguyu, her olayı damıtıp sadece özünü anlattığı kelimelerle, öyle tam ki cümleleri, ne bir eksik ne bir fazla. Bütün hücrelerimde hissettim Melisa’yı neden bu kadar çok sevdiğimi. Belki bir gün tüm kitaplarını yeniden okurum. 
    Sırayla, belli bir düzen içinde bir yazı yazmak istiyorum fakat öyle coşkun duygular kaynattı ki içimde, heyecanla ve karışık yazıyorum. Canım tek başıma yollara vurup doğaya yaklaşmak istedi en çok. Toprakla, havayla, güneşle, yağmurla, denizle, böcekler ve kuşlarla aramda çok daha az engel varken uyumak ve uyanmak istedim. Tam da kendimi ve yalnız kalma olanağını ve bunun tadını keşfettiğim şu zamanlarda çok güzel geldi. Kadının, yalnızlığıyla ölüm vesilesiyle ansızın karşılaşması çok acı ve zor oldu. Ama hayat biraz da böyle işte. Kimi, ne zaman, neye, neyle, nasıl zorlayacağı belli olmuyor. 
    Kendi kırk yaşımda ve bu kitabın sonunda da bir kez daha anladığım en kapsamlı şey “Ölüm- yeniden doğuş, ölüm…” döngüsü oldu. Biz kendimiz son veremediğimizde, hayat öldürüyor bırakmadıklarımızı. Kıramadığımız kabukları, hayat bir balyoz darbesiyle kırıyor ve bizi yumuşacık ve savunmasız etimizle çırılçıplak bırakıyor. O kırılgan ve ne yapacağımızı bilmediğimiz halimizle bir süre baş başa kaldıktan sonra yeni bir kabuk inşa ediyoruz. Bu defa kendiliğinden olmuyor, epeyce sabır, emek ve tecrübeyle yapılıyor. Daha erken yaşlarda yaptığımız kabuk çok sıkı oluyor fakat tecrübe edindikçe daha esnek kabuklar örüyoruz. Savunmasız ve çıplak kaldığımızda mücadeleye devam etmek çok zor görünüyor ama yeni ve daha geniş, belki de bize rahatça büyüme fırsatı sağlayacak kabuğu yapmaya başlayınca fark ediyoruz ki, işte bu yeniden var olma acıları, evvelki dar kabuğa sığmaya ve orada nefes almaya çalışma çabamızdan daha kolay.
    Dolayısıyla, zannediyorum süreç şöyle devam ediyor; “kayıp, yas, yeniden yapılanma”. Ta ki hakiki ölüm gelip bizi dünyadan tamamen ve sonsuza kadar alıp götürene kadar. Ah Melisa! Mahvettin beni. İçimden geçtin, dağıttın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter

2022, Ben geldim!

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"