Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PERSEPOLIS

Resim
Dün çok yakın bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine uzun zamandır ilk kez bir film izledim. Persepolis nam film değişik bir animasyon tekniğiyle 1979 İran Devrimi ve sonrasında yaşanan olayları İranlı küçük bir kızın yaşamı üzerinden anlatıyor,üstelik gerçek bir yasamöyküsünden uyarlanarak. Filmin yonetmeni Marjane Satrapi nin kendi hikayesini sunumu gerçekten özgün. Bir eleştirmen olmadığım için bu kısmı daha fazla uzatmayacagim. Dun gece filmi izlediğim için bugün işe uykusuz geldim, geldiğimden beri de konuyla ilgili birşeyler okuyorum. Dünyanın en köklü medeniyetlerinden birinin devamı olan Iran ın kendi başına getirdiği işler ya da geldiği oyunlar dehşet verici düzeyde.  Özellikle filmdeki bazı şeyler ne yazık ki ülkemizde yasanan süreç ve değişimle olan benzerliğinden dolayı ürkütücü ve endişe verici. Oldukça soğuk renkler,çizgiler ve efektler kullanıldığı halde filmin yaşattığı duygu çok yoğun. Marji nin bir İranlı olarak Viyana'da yaşadıkları benim bir Güneydoğu lu olarak İst

1 SON 1 BAŞLANGIÇ

Evvet, aylardır beklediğim o gün geldi nihayet!Geçici bir süre çalışmak niyetiyle girdiğim çok sevgili(!) işimden bugün ayrılıyorum. Bu yazıyı yazmazsam olmazdı o yüzden çok zor koşullarda yazıyorum şu anda. İşyerinde engellenmiş internet kullanıldığı için bloga girilemiyor ve ben cep telefonu marifetiyle bunları yazıyorum. Bir önceki yazımda bahsetmiştim Ankara'ya taşınıyoruz! Ağustos ayında büyük olasılıkla yeni işime başlayacağım için çok sevdiğim Temmuz ayına yakışır bir final yapıp burdan ayrılıyorum. İlk geldiğim günden beri o kadar çok sıkılıyorum ki burda... Odada aynı anda ortalama 5-6 kişi bulunduğu halde müthiş bir sessizlik var dersem klima ve havalandırma sisteminin delirtici ugultusuna haksızlık etmiş olurum. Bu kadar bön davranan insanı (ben dahil) bir arada bir daha görmem umarım. Bir insanın hayatının bütün "iş günleri" nde bütün gün boyunca aynı masada ve koltukta tünüyor olması kimin icadı veya düzeniyse Allah onu...Cümlenin sonunu getirecek beddua seçe

30 (OTUZ) YASINDA OLMAK VE BASKA SEYLER!

Resim
Evet' bugun benim dogumgunum. Kendimi bildim bileli cok onemsemisimdir bu gunu ama bu seneki dogumgunumu aylardir gergin bir sekilde bekliyordum cunku 30 olacaktim ve bugun oldum! Kulaga gercekten cok tok ve fazla geliyor. Ben de bunu biraz abartili bir sekilde dile getiriyorum ki o benim ustume gelmeden ben onun ustune gideyim diye. Evet kabul, ona bir sahsiyet kazandiracak kadar buyuttum bu isi. Ben 20 li yaslar hic bitmeyecek sanmistim, bittiginde ise artik hayattaki bir cok basamak atlanmis, duzen kurulmus, kariyerinde istenilen noktaya gelinmis olunacagini saniyordum. Yanilmis oldugumu söylemeye herhalde gerek yoktur. Hayatimin en belirsiz ve kararsiz 1 yilini yasadim. Evliligimin ilk 4 senesinde iyi kotu kurmus oldugum duzenim esimin yurtdisina gidisi ve benim oglumla birlikte annemlere tasinmamla alt üst oldu. Ondan sonraki aylar korkunc bir belirsizlik icinde gecti ve nihayet surpriz  bir sonuç elde ettik bu hafta. Bana gore bir mucize oldu ve neredeyse sifir beklentiyle y

BAŞKA BİRYER MÜMKÜN

Günaydın, Kafamı dağıtmadan aklımdan geçenleri yazacağım bu defa. Başka yerlere gitmek ve başka yerlerde yaşamak istiyorum! Hayat denen kısacık ve tek şeyi bu kadar sığ bir yerde sürdürmek istemiyorum. Hatta yıllardır ne işim var burada,ona da şaşırıp duruyorum. Mutsuzluk demeyeyim de memnuniyetsizliğimin en büyük sebebinin bu şehir ve olanaksızlıkları olduğunu düşünüyorum. Sanırım eşim gittikten sonra daha da sıkıcı ve anlamsız gelmeye başladı. Acaba yurtdışına çıkmak için geç mi kaldım? İş tecrübem iyi ama büyük firmalar için yerel piyasada edinilmiş olduğu için değersiz olabilir. Ama buradan gitmek için en büyük adımı attık biz. Yurtiçi yer değişikliği için ben KPSS denen sınava girdim, yurtdışı seçeneklerinin önünü açmak için de eşim gitti. Evet,evet, kendime söz veriyorum seneye bu tarihte burada olmayacağım. En geç 2013 sonunda gitmiş olacağım, hem de daha iyi bir yere.Artık burda yaşamanın avantajlarına da ikna etmeye çalışmayacağım kendimi. Kapanmak üzere olan ufkumu yeniden g

DÜNYA,HAYAT,İNSAN(LIK),KÖTÜLÜK,MASUMİYET v.s.

İki gündür çevremde yine bana  başlıkta yazdığım kavramları sorgulatacak gelişmeler oluyor malesef. Dün Gaziantep Adliyesi önünde bir mafya bozuntusunun açtığı ateş sonucu 5 masum insan hayatını kaybetti! O insanları tanımıyorum ama masumiyetleri olayla alakalarının olmamasından kaynaklanıyor. Bir de olayın faili olan "şey"çıkıp pişman değilim diye bağırıyor! Ha dünyada ve bizim ülkemizde böyle bir olay ilk defamı yaşanıyor? Ne yazık ki hayır. Ama insanın yakınında olunca daha bir inanılmaz ve dehşet verici geliyor. İkinci olay ise bir yakınımın iki günönce başına gelen çok kötü bir olay.23 yaşında bir çocuğu 4 kişi kaçırıp öldüresiye darp ediyor ve çocuk saatler sonra tesadüfen polis tarafından bulunup ölümün eşiğinden dönüyor. Ve benim gerçekten çok yakınım. Ben bu cümleleri yazarken bile dehşete düşüp ellerim titrerken benimle aynı türden olan canlılar birilerinin canına,malına,hayatına,gururuna herşeyine kastediyor. Bizim gibi saflara da çokça üzülmek ve şaşırmak     düşü

GÜNEŞLİ GÜNLER

Resim
   Günaydın,    Şubat ayının kendini bahar sanan günlerinin birinden bildiriyorum. Hava gerçekten güneşli ve güzel. Sabah maillerime bakarken "Bebek ve Ben" in bülteninden Canavan hastası Sarp'ın hikayesinin annesi tarafından anlatıldığı http://www.sarpadair.org/tr sitesinden haberdar oldum. Nedir ne değildir diye bakarken epeyce birşeyler okumuş bulundum. Tanrı'ya milyonlarca kez daha şükretmek için nedenlerim bir anda kafama sökün etti. Son derece basit ve anlık şeyleri problem eden bir insan olduğum için kendime bir kez daha çok kızdım. Ama değişen bişey olmayacak onu da biliyorum:) Tabiki kötüsünü görüp halimize şükür demek için haberdar olmayalım böyle şeylerden. Daha önemli olan farkında olmak ve farkındalık yaratmak. Ve en önemlisi bin kaplan gücündeki hatta onla da sınırlandırılamayacak kadar güçlü olan anneleri farketmek. Benim için dünyanın algısı değişiyor böyle anneleri ve kadınları tanıyınca,okuyunca,görünce. Ama hep kadınlar, özellikle anneler bu kadar

YALAN DÜNYANIN MEYVESİ*

     Çoook uzun zamandır annelik şükrü temalı bir yazı yazmak istiyorum ama o isteğin geldiği saatlerde müsait olmuyorum. Az önce de niyetim oydu ama olmadı. Şimdi yazayım artık. Ali Fırat' lı hayatımızın ilk 9+12 ayı benim için hep vererek geçti. Sınırsız emek,sınırsız yorgunluk ve uykusuzluk. Ama yaşını doldurduğundan beri dengeler biraz daha benim lehime değişmeye başladı. Oğlum daha rahat zaman geçirmeye başladı,anne sütünü bıraktı, oyun oynamayı öğrendi. En önemlisi uyumayı öğrendi. Hala dönem dönem fabrika çıkış ayarlarına dönüyor ama sonra toparlıyor. Bu akşam mesela,ben az önceki yazıyı yazarken o yatağında sütünü içip kendi kendine uyudu.Mucize!      Şimdilerde o kadar eğlenceli ve güzel bir çocuk ki,benim ona onun bana duyduğundan daha fazla ihtiyacım var sanki. Akşam işten eve çok yorgun olarak değil ama genelde sıkılmış olarak dönüyorum. Oğlumu gördüğüm ve onunla boğuşmaya başladığım anda atmosfer değişiveriyor. Dünya silikleşip kayboluveriyor. Tabi o sırada canım anne

ÇÜNKÜ AYRILIK DA SEVDADANDIR

Resim
     Sanırım son yazımı yazdığımda havaalanına gidiyordum eşimi karşılamaya. Gittim de. Nirvana günlerinden bahsedeyim biraz,sadece zor zamanlarda yazıyor gibi olmayayım. Havaalanı yolunda heyecan strese dönüşmüştü,şiddetli yağmurun etkisiyle de trafik berbat haldeydi zaten. Tam iniş zamanı alana vardık. Öyle bir heyecan olamaz. Onu yeniden gördüğüm an kalbim gerçekten yerinden fırlayacaktı. Hani lisede uzaktan aşık olduğun çocuk vardır,günlerdir ortalıkta yoktur, merak edersin ama soramazsın kimseye nerede olduğunu,sonra bir gün kantinde ya da koridorda karşına çıkıverir de kalbin ağzına gelir ya işte ona benzer bir duygu. Sonrasında çok uzun saatler gerçekten yanımda olduğuna inanamayarak ve bir an olsun yanından ayrılmak istemeyerek geçti. O duyguların çok fazla detayına girmeyeceğim ama kendi öz kocama yeniden aşık olduğumu anlamış oldum. Adam delirmiş olduğumu düşünür diye duygularımın bir kısmını belli etmemeye çalıştım. Bir kez daha anladım ki aşkın mayası imkansızlık...Aşağıda

1 ŞUBAT!

    Sevgili 1 Şubat 2013 günü,     Bence hakkında yazılacak bir yazıyı fazlasıyla hakettin artık. Öncelikle şu yaşadığımız berbat Ocak ayından sonra geldiğin için sana minnettarız. Umarım ağabeyinden daha iyi günler sunarsın bize. Bu yıl Ocak ayı öyle uzundu ki, üç ay mı sürdü,beş ay mı hiç bilmiyorum. Ocak ayını evvelden de sevmezdim ben. O kış hiç bitmeyecek, bahar ayları hiç gelmeyecek gibi gelir bana. Bu ocak ayı dipsiz kuyu oldu zaten. Bir kere ülke gündemi açısından hiç hoş değildi. Sevgili Mehmet Ali Birand'ı kaybettik, daha ne diyeyim. Arkasından Toktamış Ateş, Ahmet Mete Işıkara, Ferdi Özbeğen gibi insanların tanıdığı ve sevdiği isimler toprağa karıştı. Sonra iş arkadaşlarım işten çıkarıldı,günlerce soğuk rüzgarlar esti işyerinde. Bana bu ay için söz verilen sözleşme imzalanmadı,gündeme bile getirilmedi.     Bunlarla birlikte benim zamanımı en çok zorlaştıran eşimi beklemek oldu. 1 Ocak itibariyle 4 aylık ayrılığımızın son çeyreğine girmiştik ve artık günler sayılabilece

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"

      Ben ne zaman insanların veya dünyanın iyiliğine/kötülüğüne kafa yorsam bu şarkı dilime dolanır "dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey..." Buna inanıyorum demek ki, başka şans da yok ki bizim gibiler için.      Öyle olaylar görüyor ve duyuyorum ki bazı insanların "kötülüğü" beni dehşete düşürüyor. Eski yeşilçam filmlerinde gerçekçi olmayacak kadar kesif ve abartılı kötü karakterler olurdu ya, işte onlardan da fena. Bazı insanlar var beciller, ya da çok hırslılar, kendi çıkarları için başka herkesi kolayca harcayabiliyorlar. Onları bir yere kadar anlayabiliyorum. Belli bir amaç doğrultusunda kötülük ediyorlar başkalarına, bana yanlış da gelse onlar için bir nedeni var. Ama gel gör ki sadece"kötü" olan insanları anlayamıyorum. "Kötülük" kötülük içindir gibi bir felsefeleri mi var acaba? Onların kaynağı nedir acaba? Zayıf karakter, kıskançlık, kompleks, çocuklukta yaşanmış travmalar,türlü psikolojik bozukluk v.s. o

"Dört"

Resim
Günaydın kuşlar, çiçekler, kelebekler... Kapalı bir kış sabahı,aylardan ocak, üstelik bir de günlerden pazartesi. Ama ben o kadar keyifli ve mutlu uyandım ki bugün. Daha gözümü açmadan Allahım şükürler olsun beni bu pazartesiye ulaştırdın dedim. Arabayla değil de kırlarda koşarak geldim sanki işyerine. Şu anda etrafımdaki hiçbirşey rahatsız etmiyor beni. Çünkü eşimin gelmesine sadece dört gün kaldı. Onsuz başlayan son hafta. Dört ay bekledikten sonra dört gün, dört dakika gibi geliyor bana. Evimiz yeniden bizi kabul etmeye hazır. Sanırım biz de kavga gürültü etmeden mutlu ve huzurlu bir 15 gün geçirebilecek kadar özledik birbirimizi. Araya giren zaman uzadıkça özlem duygusu herşeyi perdeliyor ve insana gerçekçilikten uzak bir bakış sunuyor ya, o havada yazdığım şeylerden dünyanın en mükemmel çifti olduğumuz gibi bir algı oluşmasını istemem. Öyle bir riya değil yapmak istediğim. Aksine bol miktarda anlaşmazlığı olan bir çiftiz. Ancak şu anda bunları düşünemeyecek kadar özle

Çukurova Kitap Fuarı

Resim
Efenim, malumunuz olduğu üzre 6 senedir İstanbul, Ankara ve bilimum kültür sanat merkezlerinden uzak bir yerleşim yerinde yaşadığım için yakınlarda olan benzeri aktiviteleri takip etmeye çalışıyorum. 2009 yılında Tüyap'ın düzenlediği Çukurova Kitap Fuarına gitmiştik. Tabi ki bir İstanbul Kitap Fuarı değildi ama ihtiyacımızı görmeye ve özlemimizi gidermeye yetmişti. Bu sene de planladık programladık ve kalkıp Gaziantep'ten Adana'da bulunan fuarımsı etkinliğe gittik. Gerçekten çok kötü bir fuar alanında fuar bile olamamış bir yeri gezdik. Arada bildiğimiz birkaç yayınevinin stantları da olmasaydı hiç anlamayacaktık nerede olduğumuzu. Salonun yarıya yakını boştu. Dolu stantların yarısı da dersaneler ve sınavlara hazırlık kitaplarını basan yayınevleriyle doluydu. Yazık ki hoplaya hoplaya kitap fuarına gelmiş olan çocuklar ve gençler orada da edebiyatla ilgisi olmayan, zaten hergün birlikte yatıp kalktıkları test kitaplarıyla,hazırlık setleriyle,yaprak testlerle karşılaştılar. N