Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ŞAŞIFELEK ÇIKMAZI

Resim
Yazları canım eski dizileri çekiyor. Şimdi düşündüm neden yazları diye, biz kışın pek televizyon izlemezdik "eskiden" de o yüzden. Kışın okula giderdik, dersaneye giderdik,evde olunca da ders çalışırdık. Yazın evde otururduk ve televizyonda kısmetimize ne çıkarsa izlerdik. Geçen yaz ortaokul yıllarımın efsane dizisi Kara Melek'i izledim. Bir de bizim doğduğumuz yıllarda gösterilen Kartallar Yüksek Uçar dizisini ki efsaneydi bence. Senaryosunu Atilla İlhan'ın yazdığı, başrolünü Sadri Alışık'ın oynadığı bir dizi, daha fazla söze gerek yok.       Bu ayın başında hastalıktan eve tıkılıp kalınca o günlere döndüm yine. Küçücük evde, yaz günü sıcak havada tıkılıp kalarak geçirdiğimiz günleri, ayları düşündüm. Yapılacak çok az şeyin olduğu, sadece hayal kurmanın ve kral tv izlemenin sınırsız olduğu o günleri hatırladıkça içim daha da sıkıldı. Hatta bir iki defa yazarak o sıkıntıyı atmaya çalıştım ama hastalığın da etkisiyle çok bunaltıcı ve ağır duygulara girdiğim

90'lar ve Biz

Resim
    90’lar vardı. Çocuk ve genç olduğumuz. Olanaklarımızın bit kadar olduğu. Hayallerimizin sınırını bilmediğimiz. Minnacık evlerde, loş odalarda yaşadığımız. Kimi zaman yalnız, kimi zaman kalabalık. Ne zor, ne neşeli, ne hayhuylu zamanlardı. Ama yavaş akıyordu zaman. İnsan bekliyordu,bekliyordu… Sabretmek zorunluluktu. Telefon beklenirdi. Telefonun cevaplanması beklenirdi. Telsiz telefondu hayalim. Ahizeyi alıp odada konuşabilmek için. Telefonun üzerinde babaannemin gözleri. Normalde pek duymayan kulağının kısık sesle yapılan telefon konuşmalarını muntazaman duyması! O zaman ne sinir bozucuydu. Bir telefon bekleyerek günler geceler geçerdi. Ya uygun olmayan bir zamanda gelirse o telefon? Gece geç vakit, herkes evdeyken, belki misafir varken. Ya dışarıdayken gelirse? Ya başkası açarsa? Genelde ne olurdu biliyor musunuz? O telefon hiç gelmezdi.. Bir çocuk vardı,ona aşıktım. İmgesine mi, gölgesine mi? Kendi içimdeki aşka mı? Bilmem. O sokaktan geçecek diye kıyısından sokağı gören

NORMAL HAYATIMIZ NE KADAR NORMALMİŞ!

Normal hayatımız ne kadar normalmiş. Yıllarca o normali normal olduğunu bilmeden yaşamışız. 2020 yılı bize bütün ezberlerimizi bozdurdu. Hayat ne kadar farklı ve ağır aksak akıyor. Sanki kendi yolunu bir şekilde bulup akacak gibiydi ama olmadı bence. Hayat rayından fazlaca çıktı ve engebeli arazide yol almaya çalışıyor. Herkes şaşkın. Kimse nasıl devam edileceğini bilmiyor. Mart ayında başlayan evde kalma dönemi haziran başında sona erince ve günlük hayata devam etmeye başlayınca sanki salgın geride bırakılmış gibi gelmişti. Hatta "bu kadar çabuk muydu yahu?" diye afallamıştık. Bu kadar çabuk değilmiş. Aylarca kapalı olan mekanlar açıldı, işyerlerinde tam zamanlı çalışmaya dönüldü ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Erkek kardeşimin düğünü zorunlu olarak ertelendi mesela, nikah yapıldı şimdilik. Nikah salonuna sadece aileler olarak kontrolden geçerek girdik, salonda muhafız gibi güvenlik görevlilerinin talimat ve gözetimleri doğrultusunda araya boş koltuklar ve sıralar bıra