UZUN İNCE BİR YOLDAYIM-II

Aslında yolumuz pek de uzun ve ince değil. Bizimki daha çok bir mayın tarlasında gezinmeye benziyor. Halihazırda dinlediğim Rahmetli Veysel'e selam olsun.
Ben bir kadın ve anne olduğum için - kadında annelik vasfı çocuk dünyaya getirmese de mevcuttur, çocuğu olanlarda potansiyel enerji kinetik enerjiye dönüşmüştür- olayları tek boyutlu ele almam mümkün olamıyor. Daha ziyade erkeklerde gözlemlediğim "taraftarlık" bazlı tutum ergenlik yaşlarımdan beri bana mümkün gelmiyor. Etrafa bir göz at, tarafları ve takımları belirle, sonra o takımın tribününe otur ve arkana yaslan. Kazanınca sevinç naraları at, kaybedince sitemin, küfrün, öfkenin bini bir para. Bir kere o tarafı seçtikten sonra ne düşün, ne sorgula... O taraf iyi, karşı taraf kötü. İşte her şey bu kadar basit!... Bizi şu anda bulunduğumuz çirkef kuyusuna çeken tam da bu yaklaşım değil mi? Nicedir insanın yaratılmışların en rezili, en acizi, en kötüsü olduğunu düşünmekteyim. İnsan, en azından insanlığını telafi edebilmek adına biraz gayret sarfetmeli ve kafasını, kalbini biraz işlemeli. Son yıllarda yaşama dair inandığım tek şey "akıl ve vicdan". Daha önce de yazmıştım, dünyayı yaşanabilir kılan da cehenneme çeviren de bu iki mefhum. İşte kadın olmak tam da bu yükü yüklüyor insanın omuzlarına. Yaşamı hücrelerinde var eden ve sürdüren canlı olan kadın, taraftar olamıyor, olmamalı da. Tarifsiz kederler içindeyken bile, ortamdan oğlumu korumaya çalışmadığım bir tek an olmadı. 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garında yaşanan patlamadan sonra günlerce akşam yemeğimizi mutfakta eşimle yalnız yedik, oğlumuza salonda çizgi film açtık, biz mutfakta tv karşısında ağladık. Yemeğimizi bitirdikten sonra göz yaşımızı silip salona oyun oynamaya geçtik. Defalarca bombalı saldırı oldu, evin içinde fısıltıyla haberleştik. Her ay en az bir intihar saldırısının olduğu ortamda çocuğu bundan uzak tutmak o kadar zor ki...15 Temmuz akşamı jet seslerini açıklamakta o kadar zorlandım ki. Bunları bencilce kendi yavrunu sakınma çabaları olarak anlatmıyorum. Bu hepimiz için alabildiğine önemli. Bizlerin psikolojisinin ve ruh sağlığının tedavi edilemez şekilde darbe üstüne darbe aldığı kesin. Ve ne yazık ki bundan kaçmak da engellemek de mümkün değil. Ama çocuklarımız için bu nesilden nesile sürecek bir radyasyon! Bu ortamda büyüyen ve şiddetten, öfkeden, ölümden ya da ölüm haberlerinden nasibini alan çocuklar asla "normal" ve "sağlıklı" olamayacaklar. Bu yüzden bunca sakınmaya çalışmam. Gelecek bu çocuklardan oluşacak. Bu hoyratlıkla sadece kendi hayatımızı değil gelecek nesilleri ve dünyanın geleceğini de karartıyoruz. Ülkede yaşanan her felaketten sonra toparlanıp yeniden ayağa kalkmamız üstümüzdeki bu sorumluluktan kaynaklanıyor belki de. En azından ben, evde mutsuz ya da asık bir suratla arz-ı endam etmeyi oğluma reva görmüyorum. Onların bu pırıl pırıl çocukluk günlerini gölgelemeye hiç birimizin hakkının olmadığına inanıyorum.
Evvelki yazılarımda bahsetmiş olabilirim, nicedir aklımızı kurcalayan bir fikir, bir ihtimal var. Ancak bunu yazarken utanıp sıkılıyorum biraz. Başka bir ülkeye gitmek. Belki bizim gibi bir çok insanın dilinde ve kafasında bu var. Kimilerine göre kaçıp gitmek bu, bencillik. Bana göre öyle değil. Bu ülkede benim ve benim gibilerin yok oluşu ne işe yarıyor? Kime fayda getiriyor? Mücadele etmeyi mi bilmiyoruz? O yüzden mi hayatlarımız heba oluyor? Bilemiyorum. Biz kendimizi bugünleri görmek için mi yetiştirip var ettik diye düşünmeden edemiyorum. Ne olursa olsun, son nefesimi burada vereceğim demek de bir seçim ama çocuğuma haksızlık değil mi? Peki daha iyi bir hayat sunmak adına onu alıp dünyanın başka bir ucuna götürmek? Bu da haksızlık değil mi? Onu da bilmiyorum.
Bunca olaylar içinde bu kadar bireysele inmiş olmam ayıp oldu biraz. Ama başta dedim ya, kadın olmak çok çetrefilli iş. Herşeyi düşünmeyi gerektiriyor, istesen de istemesen de...Bu kadar beyin yaktıktan sonra pazartesi günü işyerinde herkesi ve herşeyi normal akışında görmek de en çok kahredeni olacak yine.
Allah ya selamet versin ya da topluca yok etsin bizi artık.
Amin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2022, Ben geldim!

KAÇAN KOVALANIR

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"