Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÖYLESİNE...

       Selam,        Enerjimin hayli yüksek olduğu günler yaşıyorum. Tek kelimeyle kendimi iyi hissediyorum. Daha fazla ya da daha az degil. E mübarek olsun o zaman! denir değil mi? Noksan ya da gergin ya da mutsuz hissettiğimde -belirgin bir sebep görünmüyorken- neler oluyor veya olmuyor dersin? Kim bilir. 4 aylık kafa iznine ayrıldım, birkaç gün dışında öyle huzurlu ve rahat geçiriyorum ki, sanırım özlemişim ara vermeyi. Klişelikten ölmeyeceksem kendime zaman ayırmayı. Eşim okusa 'gözüne dizine dursun, daha ne kadar zaman ayıracaktın?' der belki. Ama düşünüyorum da son yıllarım öyle yoğun geçmiş ki, gündelik olarak her günüm o kadar yoğun olmasa da yıllarım yoğun geçmiş. Bir kere üstümden bir annelik geçmiş! Çok şükür geçip gitmedi de en meşakkatli yılları geçti. 7,5 yıldır aralıksız her gün çocuk büyütüyorum (iyi ki). 6 yıldır aralıksız çalışıyorum-toplamda 12 yıldır-. 11 yıldır oldukça yorucu bir ilişki yürütüyorum. Şimdi ise geceleri rahatça oturup, sabah oğlanı okula gön

TEHLİKELİ SULAR(!)

       Bugün çok "tehlikeli" bir konu hakkında yazacağım. Yazarken de bu konunun beni neden bu kadar gerdiğini anlamaya çalışacağım: Dini inancı olan insanlar ve olmayan insanlar...        Dini ve öğretilerini sorgulamam çok uzun yıllarımı aldı. Sorguladım çünkü yalnızca çocukluk yıllarımda koşulsuz iman ediyordum. Sonucunda da o çocuk kalbiyle acı ve vicdan azabı çekiyordum. Sevdiğim insanların işledikleri günahlar yüzünden cehenneme gideceklerini düşünüyor, onların günahlarına engel olamıyor, gece gündüz dua okuyup acı çekiyordum. En çok da annemin 'cehennemde cayır cayır yanmasından' korkuyordum. O zaman büyükler sağ olsunlar hiç sakınmadan konuşuyorlardı küçüklerin yanında. Cehennem ateşiyle ilgili korkunç tasvirlerin ardı arkası kesilmiyordu.         Sonra ergenliğe girdim ve fani dünyanın çeldiricileriyle kendi vicdanım arasında bocalamaya başladım. İlk gençlik yıllarım bu iç çatışmayla kısmen heba oldu. Çok sonradan anladım ki insanın bir doğası var. Bu doğan
Selam, ben geldim! Son zamanlarda neyi farkettim biliyor musunuz? Hayal kurmadığımı, aktif hiç hayalimin kalmadığını, hatta kafayı zorlasam da hayal kuramadığımı. Hayalsiz kalmışım a dostlar! Ee ne yapalım, hayal pratiği... İş hayatımdan memnun değilim, bir süredir değiştirmek istiyorum. Ama önümdeki seçenekler 'green of the same shit' kabilinden olduğu için harekete geçmedim henüz. Aramızda kalsın ama şu sıralar yeni şeyler deneyebilirim aslında, geçim sıkıntım yok çünkü. Bugün geldi bir bana. Ne geldi? İlk gençlik hayalim. Çok çılgınca değil ama kitap-cafe açmak isterdim. Hatta mimarlık fakültesinde okurken bir dönem projem buydu. Kuzguncuk'ta kitap-cafe. Çok da güzeldi bence. Böyle denize nazır asma katı vardı kitap okunan. Bir de ne vardı biliyor musunuz? Karaköy tarafından İstiklal Caddesine çıkan bir sokakta mini minnacık bir kurabiye dükkanı açmak. Şimdi oralarda birbirinden minnoş çokça cafe var zaten. Şimdi ben kitap okumayı, çay-kahve içmeyi, güzel bir mekanda