ACI!

Belki de merhemi yazmaktır şu anki yaranın. Anlamsızlık ne ağır bir bunaltı. Yazarken belki anlam bulur gibi olurum. Ölümün olduğu bir dünyada yaşam ne kadar anlamlı olabilir ki? Yaşamak bu kadar zorken ölmek nasıl böyle kolay? Sadece senin canından koparıp ömründen vererek var ettiğin çocuğu başkası nasıl öldürebilir ki? 
Dün yine günlük basit konularla geçmişti günüm. İş yerindeydim, biraz çalıştım, biraz yazı yazdım,akşam dil kursuna gittim. Eve döndüm, biraz dinlenmek üzere oturduğumda Whatsapp grubuna mesaj düştü. Suriye'de hava saldırısı var,çok sayıda ölü ve yaralı var diye. Doğrulanmamıştı henüz ama gerçek olduğunu anlamıştık geçmiş tecrübelerimizden. Haber alınabilecek kaynaklara bakarken internet yavaşladı, sosyal paylaşım sitelerine girilmedi, girilse de güncellenmedi. Mecburen televizyonda şansımı denedim. Normal kanalların (neresi normalse o kanalların) dünyadan haberi yok. Var da yok. Diziler oynuyor. Bazılarında kandil özel yayını var. Haber kanallarında gerçekte olanın tam tersi veriliyor, hem de hepsinde aynı cümlelerle. Deliriyorum zannettim,her ekranda aynı yazıyı görünce. Suriye'de bilmem kaç bin rejim unsuru etkisiz hale getirilerek büyük zafer kazanıldığından bahsediliyordu. Unsur, etkisiz hale getirmek... Birilerini öldürmenin medyatik isimleri. Başka ülkelerin yalancı haber kanallarında da Türk unsurları etkisiz hale getiriliyordur kim bilir. Yabancı haber kanallarını açabildim en sonunda. Bir kaç tanesinde alt yazı geçiyordu, Suriye'de en az 22 (rakamla) Türk askeri öldürüldü diye. Onlar halklarını şehadet yalanıyla aldatmaya çalışmadıkları için "killed" yazabiliyorlardı. Ve asıl o zaman anlaşılıyordu ne olduğu. Birileri kişisel ve siyasi hırsları uğruna bu vatanın gencecik evlatlarını başkasının cehennemine atmış ve öldürtmüştü. Birinin ölümüne göz yummakla öldürmek arasında ne fark var ki? Bizim kanallar 9 kişi diye vermeye başladılar o sırada. Sonra 22 oldu, sonra 29, sonra 33. Sayılarla hep sorunu olmuştur bizim yalancıların. Yüzde kaç tenzilatla söylüyorlar kim bilir? Psikolojik eşikleri konuşup ona göre sayı açıkladıklarına eminim. Pazarlama stratejilerinden araklama yapıyorlardır belki de. Bu nasıl dünya? Bu dünya böyleydi de biz niye çok farklı hazırlandık? Sevgi, barış, insanlık, doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, vicdan, hak, adalet, hatta ilahi adalet, allah... Neden bunları kendimize düstur yapıp büyüdük? Bu düşüncelerle, doğru ve düzgün haber alamayacağımdan da ümidi kesince yattım. Haber alsam ne değişirdi bilmiyorum ama bir felaketin, bir yıkımın ortasında bir de karanlıkta kalınca dehşetin boyutu çok büyüyor.
Sabah kalkınca ilk iş internete bakmak oldu tabii. Kendimi evden çıkacak kadar toparlamam epeyce zaman aldı. Çıkıp da hayatın olağan akışında devam ettiğini görmek ağırıma gidecekti yine. Belki kimse anlamayacaktı neden üzgün olduğumu,belki konuşulmayacaktı hiç. Gerçi ne önemi vardı ki benim ve herkesin nasıl olduğunun? Olan oluyordu zaten. Geldim işte. Görünürde her şey aynı. Ama hiçbir şey aynı değil aslında. Bu travmayı kaçıncı yaşayışımız bizim?  O kadar çok ki! Patlamalar, saldırılar, isimsiz savaşlar, depremler, seller, kıyımlar... Hepsinde yayın yasağı, internet kesintisi, çaresizlik ve koca bir anlamsızlık ortak. Ölenler farklı. Her defasında farklı birileri ölüyor. Aslında ortak yanları var. Kimsesizler, yoksullar, gençler, çocuklar, kadınlar... Sırça köşklerde saklanmayanlar. 
Henüz ölmemiş olan bizlerin ise normal ve sağlıklı olma şansı kalmadı artık. Sürekli tehlike, sürekli tehdit, sürekli korku. Acaba bugün ne olacak sorusunu daha sormamışken oluyor çoğu gün felaketler. Çok zaman yasımızı yaşamadan bir sonraki acıya dalıyoruz. Hep daha fazlası, hep daha büyüğü geliyor. Neden? Ne için? Bu kadar zor kazanılan, çoğu zaman mucize diye kutsadığımız yaşam nasıl olup da bu kadar kolay yitiriliyor? Böyle bir dünyada nasıl yaşama devam edilir ki? Fikri olan var mı hiç?
28.02.2020

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAÇAN KOVALANIR

2022, Ben geldim!

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"