Leyla
Uzun boylu, iri yapılı bir kadındı Leyla. O sabah mutfağa girdiğinde üzerindeki beyaz sabahlık onu olduğundan da uzun gösteriyordu. Saçlarını tepeden siyah tokasıyla toplamış, asla ihmal etmediği turuncu rujunu sürmüştü. Pencereyi açarken dışarıdan içeri gelen esinti yaz aylarında vazgeçemediği portakal çiçeği kokulu parfümünü duyurdu ona. Kokudan hoşnut derin bir nefes aldı. Bugün çok mutluydu. Bir elinde konuştuğu telefonu tutarken buzdolabından tezgâha, tezgâhtan masanın üzerine süzülerek bir şeyler alıp bırakıyordu. Onu izleyen birisi binlerce kez aynı eşyalar arasında aynı hareketleri yaptığına emin olabilirdi. Aklı telefonda konuştuğu şeylerde, beyaz sabahlığın kolları martı kanatları gibi açılıp kapanıyordu iş yaparken. Telefonu kapatınca ellerini beline koydu, bir an boşlukta durdu, ocakta kaynayan çaydanlığın sesini duydu. Çay kavanozuna uzanırken "Of, yapacak çok iş var" diye söylendi. Çayı demlerken hafiften içi sıkıldı. Mutfak dolabını açtı, bardakları koy...