NORMAL HAYATIMIZ NE KADAR NORMALMİŞ!


Normal hayatımız ne kadar normalmiş. Yıllarca o normali normal olduğunu bilmeden yaşamışız. 2020 yılı bize bütün ezberlerimizi bozdurdu. Hayat ne kadar farklı ve ağır aksak akıyor. Sanki kendi yolunu bir şekilde bulup akacak gibiydi ama olmadı bence. Hayat rayından fazlaca çıktı ve engebeli arazide yol almaya çalışıyor. Herkes şaşkın. Kimse nasıl devam edileceğini bilmiyor. Mart ayında başlayan evde kalma dönemi haziran başında sona erince ve günlük hayata devam etmeye başlayınca sanki salgın geride bırakılmış gibi gelmişti. Hatta "bu kadar çabuk muydu yahu?" diye afallamıştık. Bu kadar çabuk değilmiş. Aylarca kapalı olan mekanlar açıldı, işyerlerinde tam zamanlı çalışmaya dönüldü ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Erkek kardeşimin düğünü zorunlu olarak ertelendi mesela, nikah yapıldı şimdilik. Nikah salonuna sadece aileler olarak kontrolden geçerek girdik, salonda muhafız gibi güvenlik görevlilerinin talimat ve gözetimleri doğrultusunda araya boş koltuklar ve sıralar bırakarak oturduk. Maskeleri çıkarmamamız için defalarca uyarıldık. Nikah şahitleri gelin ve damadın kardeşleri oldu hoş bir zorunluluk sonucu. Onlar da maskeliydi. Hayatımızın en büyük eğlencesini hayal ettiğimiz düğünü yapamadık, memleketimizden uzakta Vedat Dalokay Nikah Salonunda maskeli bir nikah ancak yapabildik. 
Aylarca hergün her saat -çalışmak için gittiği ülkede mahsur kalan- eşimi bekledik, o orada biz burada sabır taşını çatlattık. Ha bugün ha yarın diye dört haftalığına giden adam dört ay sonra eve dönebildi. Hayatımızın amacı ve anlamı onun gelişi olmuştu neredeyse. Nikaha yetişemedi ama bir hafta sonra aramızdaydı. Daha özlemimizi gidermeden ben hasta oldum. İlk günler heyecandan uyuyamadığım için yorgun düştüğümü sandım ama birkaç gün sonra hissettiğim şeyin yorgunluktan fazlası olduğunu anladım. Gribal enfeksiyon mu corona mı diye tereddütle dört beş gün geçirdikten sonra da iyileşmeyince kız kardeşimin doktor olarak çalıştığı hastaneye gittim. Testler yapıldı, akciğer filmleri çekildi ve elimde kardeşimin verdiği kapı gibi bir corona teşhisiyle eve döndüm. Sonraki günler evde ağrıyla, ateşle, yorgunlukla, eş dost ve sağlık müdürlüğü telefonlarıyla geçti. Akraba, arkadaş ve iş çevremde bu hastalığa yakalanan ilk kişi olduğum için teşhisim büyük yankı uyandırdı. O günlerden bana kalan tek iyi şey tahminimden daha fazla sevenim olduğunu görmek oldu. Sağolsun hepsi. Biraz kendime gelince bütün yaz planlarımızın şaştığını anlayabildim. O esnada maskeli nikahla dünyaevine giren erkek kardeşim ve eşine de corona teşhisi konuldu. Neyse ki hafif geçiriyorlar. Böyle bir gündemin ortasında yeni yaşıma girdim. Doğum günüm benim için çok önemlidir,beni tanıyanlar az çok bilir bunu. Çok üzüldüm tabi ki yeni yaşıma bu şekilde girdiğim için ve kutlayamadığımız için. Eşimle oğlum bana biraz moral olsun diye akşam mangal yaptılar ve pasta sipariş ettiler. Ben de biraz moral olsun diye üstümü giyinip saçlarımı tarayıp yemeğe oturdum. Yemekte eşimin dişi ani ve şiddetli şekilde ağrımaya başladı. Saatler geçti, ağrı geçmedi. Meğer enfeksiyon varmış diş kökünde. Sonraki iki üç günümüz gerçekten çok kötü ve zor geçti. Diş ağrısı koca adamı yatağa vurdu. O dayanılmaz ağrılarla yatağa düşünce refakatçimi kaybetmiş oldum. İzolasyonda olduğumuz için doktora gidemedi fakat ağrılar dayanılmaz olunca ailenin doktorlarına iş düştü. Günlerce sabah akşam iki defa gelip damardan antibiyotik ve ağrı kesici ilaç verdiler. İşte o günlerde hayatımız alt üst olmuştu gerçekten. Aylarca bir araya gelmeyi bekledik ve tam kavuştuk derken hastalıkla tarumar olduk. İlaçlar etki etmeye başlayıp eşim ayağa kalkınca bana da moral oldu. İyileşme sürecim devam etti. Hastalık günlerinde sadece önlem amaçlı evde kaldığımız ve o zaman çok farklı gelen karantina günleri bile çok kolay ve normal göründü. Hastalıkla evde geçirdiğimiz on gün sağlıklı bir şekilde evde kaldığımız iki buçuk aydan daha ağır geçti. Son zamanlarda tamamen nefret ettiğim işime gitmeyi bile arzuladım evde yatarken. 
Bugün 2020 ve pandemi ortaklığı bize çok ilginç bir gün daha yaşattı. En küçük kardeşim İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Ne güzel ve büyük haber değil mi? Pandemi nedeniyle diploma töreni olağanüstü koşullarda yapıldı. Törene misafir kabul edilmeme kararı alındığı için evimizden canlı yayından izledik töreni. Bu kadar özel bir günde yüzlerce genç yüzlerinde maskeyle sahneye çıkıp diplomalarını aldılar. Yüzlerindeki heyecanlı gururu göremedik hiç birimiz. Hayatlarının şu ana kadarki en özel gününde arzı endam ederken yüzleri görünmedi hiç birinin. Sevdikleriyle kucaklaşarak sevinçlerini paylaşamadılar. Televizyon ekranından sevinç gözyaşları içinde izledik. Dilerim bu ülke bizi utandırmaz ve doktorlara hak ettiği koşul ve olanaklarda çalışma imkanı sunar. Eskiden vatana millete hayırlı evlat olsun diye dua edilirdi, benim şimdi hayırlı evlatlara bakarken içim titriyor, vatan millet bu gençlere hayırlı olur inşallah diye. Televizyondan izlediğimiz maskeli diploma töreniyle de "normalin" arkasından el salladık. Akşam maskelerimizi sıkı sıkı takıp parka yürüyüşe gittik. Bütün bu anormalliklere rağmen eşimle ve oğlumla birlikte olmak, açık havaya çıkabilmek, yaz akşamının serin havasını -maskeye rağmen- içimize çekebilmek çok güzeldi. 

Yorumlar

  1. Sevgili Gülcan, yaşadıklarının önemli bir kısmını ben de yaşadım... şanslıydım ki sadece hastalanmadım. Yazarken ne hissettiysen, karnın burulduysa, arada bir yutkunduysan ben de yaşadım. Anlattıkların basit ama güçlü bir sekilde gerçeği gösteriyor, tasvirden ve süslemeden uzak, olduğu gibi, doğal olarak... Yüreğine, kalemine ve ciğerlerine sağlık. Sen hep yaz tamam mı sadece yaz...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAÇAN KOVALANIR

2022, Ben geldim!

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"