Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ANKARA

     Nihayet taşındık ve artık Ankara'dayız! Koca bir OH  çekebilirim artık. İnanılmaz zor ve yorucu bir kaç haftanın sonunda yeni evimize yerleştik. Taşınmak gerçekten bir felaketti. Çok şükür bitti. İşe başladım, her şey yolunda. Bütün bunları yaşamış olmak bir mucize. O kadar süre başka bir şehirde yaşamak istedikten sonra bunu gerçekleştirmiş olmak çok güzel. Bir buçuk ay öncesine kadar hiç aklımdan geçmemiş olan bir şehirdeyim hem de. Ama   Ankara bizi güzel karşıladı. Hiç bir zorluk ve saçmalıkla karşılaşmadık henüz. Gelir gelmez artık hep burada yasayabileceğimi düşündüm ve bu hoşuma gitti. O kadar uzun zaman oldu ki bu kadar iyimser ve mutlu olmayalı, bu duygu bana coşku veriyor. Evimiz güzel, İşyerinde şimdiden arkadaşlar edindim, annem ve oğlum yanımda. Bir de eşim yanımıza dönerse değmeyin keyfimize. Daha sonraki yazılarda inşallah bunun sevincini de paylaşıyor olurum. Ankara'dan sevgi ve selamlar.              ...

TAŞINIYORUZ!

     Günlerdir bu kız nerede diye merak eden varsa yazıyı okuyunca anlayacaktır sanırım. Geçen hafta cuma günü eşim geleceği için kendi evime geçtim. (Eşim bana sürpriz yaparak beş saat erken geldi, çok mutlu oldum.) Ankara'dan atama onayı bekleyerek günlerimizi geçiriyorduk ki beklediğimiz haber fazla gecikmedi. Pazartesi günü öğleden sonra Bakanlıktan telefon geldi, atamanız onaylandı, yarın buraya gelebilir misiniz diye. Tamam dedik ama bizi aldı bir telaş. Alelacele uçak bileti ayarladık, bayram arifesi olduğu için epey zor oldu. Tüm akşamı ve geceyi büyük bir stresle internetten kiralık ev bakarak geçirdik ki gitmişken evi tutalım diye. Üç saatlik bir uykuyla sabah Ankara'ya uçtuk. Tanrıya şükürler olsun ki uçak diye bir nimet var.       Bakanlığa vardık sabah, göreve başlama işlemlerini ivedi yapmamız gerekiyormuş. Biz bütün gün ev bakıp sonra da ev tutup akşam dönmeyi planlarken neredeyse tüm günümüz evrak kürek işleriyle ve müthiş bir koşturmac...

PERSEPOLIS

Resim
    Dün çok yakın bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine uzun zamandır ilk kez bir film izledim. Persepolis nam film değişik bir animasyon tekniğiyle 1979 İran Devrimi ve sonrasında yaşanan olayları İranlı küçük bir kızın yaşamı üzerinden anlatıyor,üstelik gerçek bir yasamöyküsünden uyarlanarak. Filmin yonetmeni Marjane Satrapi nin kendi hikayesini sunumu gerçekten özgün. Bir eleştirmen olmadığım için bu kısmı daha fazla uzatmayacagim.      Dun gece filmi izlediğim için bugün işe uykusuz geldim, geldiğimden beri de konuyla ilgili bir şeyler okuyorum. Dünyanın en köklü medeniyetlerinden birinin devamı olan İran'ın kendi başına getirdiği işler ya da geldiği oyunlar dehşet verici düzeyde.  Özellikle filmdeki bazı şeyler ne yazık ki ülkemizde yaşanan süreç ve değişimle olan benzerliğinden dolayı ürkütücü ve endişe verici. Oldukça soğuk renkler, çizgiler ve efektler kullanıldığı halde filmin yaşattığı duygu çok yoğun. Marji'nin bir İranlı olarak Viyana'da yaşadıkla...

1 SON 1 BAŞLANGIÇ

     Evvet, aylardır beklediğim o gün geldi nihayet! Geçici bir süre çalışmak niyetiyle girdiğim çok sevgili(!) işimden bugün ayrılıyorum. Bu yazıyı yazmazsam olmazdı o yüzden çok zor koşullarda yazıyorum şu anda. İşyerinde engellenmiş internet kullanıldığı için bloga girilemiyor ve ben cep telefonu marifetiyle bunları yazıyorum. Bir önceki yazımda bahsetmiştim Ankara'ya taşınıyoruz! Ağustos ayında büyük olasılıkla yeni işime başlayacağım için çok sevdiğim Temmuz ayına yakışır bir final yapıp buradan ayrılıyorum. İlk geldiğim günden beri o kadar çok sıkılıyorum ki burada... Odada aynı anda ortalama 5-6 kişi bulunduğu halde müthiş bir sessizlik var dersem klima ve havalandırma sisteminin delirtici ugultusuna haksızlık etmiş olurum. Bu kadar bön davranan insanı (ben dahil) bir arada bir daha görmem umarım. Bir insanın hayatının bütün "iş günleri" nde bütün gün boyunca aynı masada ve koltukta tünüyor olması kimin icadı veya düzeniyse Allah onu...Cümlenin sonunu getirecek bed...

BAŞKA BİRYER MÜMKÜN

Günaydın, Kafamı dağıtmadan aklımdan geçenleri yazacağım bu defa. Başka yerlere gitmek ve başka yerlerde yaşamak istiyorum! Hayat denen kısacık ve tek şeyi bu kadar sığ bir yerde sürdürmek istemiyorum. Hatta yıllardır ne işim var burada,ona da şaşırıp duruyorum. Mutsuzluk demeyeyim de memnuniyetsizliğimin en büyük sebebinin bu şehir ve olanaksızlıkları olduğunu düşünüyorum. Sanırım eşim gittikten sonra daha da sıkıcı ve anlamsız gelmeye başladı. Acaba yurtdışına çıkmak için geç mi kaldım? İş tecrübem iyi ama büyük firmalar için yerel piyasada edinilmiş olduğu için değersiz olabilir. Ama buradan gitmek için en büyük adımı attık biz. Yurtiçi yer değişikliği için ben KPSS denen sınava girdim, yurtdışı seçeneklerinin önünü açmak için de eşim gitti. Evet,evet, kendime söz veriyorum seneye bu tarihte burada olmayacağım. En geç 2013 sonunda gitmiş olacağım, hem de daha iyi bir yere.Artık burda yaşamanın avantajlarına da ikna etmeye çalışmayacağım kendimi. Kapanmak üzere olan ufkumu yeniden ge...

DÜNYA,HAYAT,İNSAN(LIK),KÖTÜLÜK,MASUMİYET v.s.

     İki gündür çevremde yine bana  başlıkta yazdığım kavramları sorgulatacak gelişmeler oluyor maalesef. Dün Gaziantep Adliyesi önünde bir mafya bozuntusunun açtığı ateş sonucu 5 masum insan hayatını kaybetti! O insanları tanımıyorum ama masumiyetleri olayla alakalarının olmamasından kaynaklanıyor. Bir de olayın faili olan "şey" çıkıp pişman değilim diye bağırıyor! Ha dünyada ve bizim ülkemizde böyle bir olay ilk defa mı yaşanıyor? Ne yazık ki hayır. Ama insanın yakınında olunca daha bir inanılmaz ve dehşet verici geliyor.      İkinci olay ise bir yakınımın iki gün önce başına gelen çok kötü bir olay. Yirmi üç yaşında bir çocuğu dört kişi kaçırıp öldüresiye darp ediyor ve çocuk saatler sonra tesadüfen polis tarafından bulunup ölümün eşiğinden dönüyor. Ve benim gerçekten çok yakınım. Ben bu cümleleri yazarken bile dehşete düşüp ellerim titrerken benimle aynı türden olan canlılar birilerinin canına, malına, hayatına, gururuna, her şeyine kastediyor. Biz...

Anne-Bebek-Vicdan Azabı Üçgeni

     Allah'ım, şu zavallı anneliği vicdan azabı denen aşağılık duygunun pençesinden kurtar lütfen. Amin. Eminim o zaman anneler enerjilerini çok daha verimli kullanabilecekler. Sevgili Esra Sert "vicdan azabının annelikle imtihanı" diye çok yerinde bir yazı yazmıştı bir zamanlar. O karizmatik duyguyu ayaklar altına seren annelik hallerinden bahsediyordu. Gerçekten anneliğin en kesif duygusudur diyebilirim. Bu akşam ev halkının tüm engellemelerine rağmen oğlumu banyo yaptırdım. Termosifon bozulmuştu, suyu ketılda ısıttım, su az gelince tekrar ısıtmak zorunda kaldım, o esnada oğlum banyoda ıslak olduğu için çok üşüdü. Bunu yazarken ellerim titriyor. Onun üşümesi yerine ben donsaydım şu anda kendimi daha iyi hissediyor olurdum sanırım.      Bu yazıyı bir anne okuyorsa "hiiiii, cık cık cık" diye tepki veriyordur ama "normal insan" okuyorsa "ee, ne var bunda diyordur". Kendimi gerçekten suçlu ve kötü hissediyorum, eğer oğlum birkaç gün içinde Alla...

1 ŞUBAT!

    Sevgili 1 Şubat 2013 günü,     Bence hakkında yazılacak bir yazıyı fazlasıyla hakettin artık. Öncelikle şu yaşadığımız berbat Ocak ayından sonra geldiğin için sana minnettarız. Umarım ağabeyinden daha iyi günler sunarsın bize. Bu yıl Ocak ayı öyle uzundu ki, üç ay mı sürdü,beş ay mı hiç bilmiyorum. Ocak ayını evvelden de sevmezdim ben. O kış hiç bitmeyecek, bahar ayları hiç gelmeyecek gibi gelir bana. Bu ocak ayı dipsiz kuyu oldu zaten. Bir kere ülke gündemi açısından hiç hoş değildi. Sevgili Mehmet Ali Birand'ı kaybettik, daha ne diyeyim. Arkasından Toktamış Ateş, Ahmet Mete Işıkara, Ferdi Özbeğen gibi insanların tanıdığı ve sevdiği isimler toprağa karıştı. Sonra iş arkadaşlarım işten çıkarıldı,günlerce soğuk rüzgarlar esti işyerinde. Bana bu ay için söz verilen sözleşme imzalanmadı,gündeme bile getirilmedi.     Bunlarla birlikte benim zamanımı en çok zorlaştıran eşimi beklemek oldu. 1 Ocak itibariyle 4 aylık ayrılığımızın son çeyreğine girmiştik ve ar...

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"

       Ben ne zaman insanların veya dünyanın iyiliğine/kötülüğüne kafa yorsam bu şarkı dilime dolanır "dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey..." Buna inanıyorum demek ki, başka şans da yok ki bizim gibiler için.      Öyle olaylar görüyor ve duyuyorum ki bazı insanların "kötülüğü" beni dehşete düşürüyor. Eski yeşilçam filmlerinde gerçekçi olmayacak kadar kesif ve abartılı kötü karakterler olurdu ya, işte onlardan da fena. Bazı insanlar var beciller, ya da çok hırslılar, kendi çıkarları için başka herkesi kolayca harcayabiliyorlar. Onları bir yere kadar anlayabiliyorum. Belli bir amaç doğrultusunda kötülük ediyorlar başkalarına, bana yanlış da gelse onlar için bir nedeni var. Ama gel gör ki sadece"kötü" olan insanları anlayamıyorum. "Kötülük" kötülük içindir gibi bir felsefeleri mi var acaba? Onların kaynağı nedir acaba? Zayıf karakter, kıskançlık, kompleks, çocuklukta yaşanmış travmalar,türlü psikolojik bozukluk v.s. ...