KIŞ UYKUSU




Bağırarak dağlara doğru koşmak istiyorum. Duvarlardan, sınırlardan, kapılardan, maskelerden ve engellerden uzaklaşmak istiyorum. Mevsimlere kusur bulmak peşinde değilim ama kış bana ağır gelir genelde, daha doğrusu bende ağır geçer. Artık kışı sevmeye başlamıştım ki bu sene üzerine pandemi laneti çöktü. Şu anda hafta içi akşam, hafta sonu da tüm gün sokağa çıkmak yasak. Sadece hafta içi işe gelmek serbest. Kendimi bir kafesten başka bir kafese kapalı bir kutu içinde transfer ediliyormuş gibi hissediyorum. Her sabah arabaya binip iş yerine geliyorum. İş yeri dediğim yer, kocaman bir bina, içinde binlerce insan var. Önünde yürüyüş yapılamayacak kadar güdük bir bahçesi var. Başkaca da bir dinlenme alanı ve olanağı yok. Akşam da asansörle ofis katından otopark katına inip tekerlekli kafese binip eve geliyorum. Ev de kışın kapalı kutu haliyle. Yazarken bile fenalık geliyor. Dağlara taşlara, kırlara bayırlara atmak istiyorum kendimi, sanki ancak o zaman aldığım nefes bana yetecek gibi geliyor. Hafta sonu bir parka gidip saatlerce yürüyüş yapmak istiyorum. Temiz havaya doymak istiyorum.
Bu kışa mutlu ve huzurlu girdim aslında. İç dünyamda her şey yolunda, evde huzurum yerinde, iş yerinde de tavuğuma kış demiyor kimse ama SIKILDIM! Hem de sıkılmanın artık sıkılmayı geçirmek için bir şey yapma isteğini kaybetme seviyesine geldim. Belki de yapılacak şeylerin kifayetsiz kalacağını bildiğim içindir. Mesela yazı yazabilirim, yazsam biraz açılırım ama içimden gelmiyor. Yazmıyorum. Evde yoga yapabilirim, eminim o da biraz iyi gelecektir ama o da içimden gelmiyor. Kalkmıyorum yerimden. Elimden geldiğince kitap okumaya çalışıyorum. Bir de İtalyanca kursuna devam ediyorum. Başka da bir hobim yok. Ekranlardan çok bunaldım. Bakmak istemiyorum ama çaresizlikle iç içe geçmiş alışkanlıkla bakıyorum. Arada ekranıma düşen manzara ve doğa resimlere uzun unun baktığımı fark ettim. Kokusunu almak istiyorum dağların, denizlerin, kuşların kanat çırpışlarını duymak istiyorum, rüzgarı hissetmek istiyorum. Aklıma sürekli daha özgür olduğum günlerden sahneler, kareler geliyor. Yıllar önce İstanbul'da Elmadağ'da dolaştığım bir gün, öylesine bir gün geliyor aklıma. Hayatın hızından dert yandığımız günler geliyor, daha bir yıl önceydi. Şimdi trafikte geçirdiğim zaman bile bana sosyallik gibi geliyor. Tabi kış ve pandeminin haricinde kendi bedensel durumlarım da bunalmama sebep oluyor. Hamileliğin ilk bölümündeyim, tiksinme ve bulantılarım var. Normalde severek yiyip içtiğim hiçbir şeyi canım istemiyor. Bir aydır kahve içmedim, canım istemiyor. Çayı günde bir bardak içiyorum,onu da canım istemiyor. Şu kapalı günlerde çay kahve keyfi de yapmadıktan sonra geriye pek yavan bir gündelik hayat kalmıyor mu? Yarın için işten izin aldım. Hava nasıl olursa olsun büyük bir parka gideceğim, hatta Eymir veya Mogan gölüne de gidebilirim. Biraz iyi gelmesini umuyorum.

Not: Resim internetten alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAÇAN KOVALANIR

2022, Ben geldim!

"Dünyayı Güzellik Kurtaracak, Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Herşey"