ÖLÜ RUHLAR ORMANI "LA FORET DES MANET"
Jean Chiristophe Grangé! Değişmez favori yazarlarımdan birisidir. Kızıl Nehirler hariç tüm kitaplarını okudum. İlk kitabından beri hayranlıkla takip ediyorum. İlk olarak "Taş Meclisi" ni okumuştum.Sanırım tanışma kitabı olduğu için büyülenmiştim. Daha sonra "Leyleklerin Uçuşu" ve diğerleri...Maalesef Türk edebiyatında henüz yakınından geçilememiş bir deha. Polisiye-gerilim türünü benim okuma listeme eklemiş olan yazardır. İstisnasız tüm romanlarında insanın ağzını açık bırakan bir araştırma yelpazesi ve bilgi dağarcığı var, hem de herhangi bir konuda ya da bölgede takılı kalmaksızın. Dünyanın bir ucundan girip öbür ucundan çıkarcasına. Sanırım yazara bu kadar övgüden sonra kitaba geçebilirim.
Diğer romanlarında olduğu gibi bir seri katilin peşine düşülerek başlayıp çok büyük coğrafyaların tarihlerine ve kültürlerine uzanan bir yolculuk. Güney Afrika ve yakın tarihi hakkında çoğumuzun bilmediği çarpıcı olaylar. Şunu da söylemeliyim ki anlatılanların ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu henüz araştırmadım. Ama yazar hakkındaki tecrübelerim tamamına yakınının gerçek olduğunu düşündürüyor bana. Paris'te ardarda işlenen dört sıradışı cinayet. Bu cinayetlerin peşine düşen bir sorgu yargıcı. Paris'ten başlayıp uzunca bir Güney Afrika takibine dönüşen bir serüven.
Grange'nin her yazdığını ilgi ve keyifle okurum ama bu kitap bende bir takım hayalkırıklıkları oluşturdu. Kafamda ayrı bir yer oluşturmadı maalesef. Ortaya karışık bir Grange klasiğiydi bence ve ne yazık ki bir sürü Grange klişesi ile doluydu. İlk defa yazarı okuyan birinin yorumları eminim çok daha farklı olacaktır. Yine sürükleyici bir hikayeydi ama beni hiçbir noktasında şaşırtmadı. Kitabın başkahramanı yine soruşturma dosyasının sahibi olmayan ama olaya kişisel merakından dolayı atılan bir yargıç. Yazarın hiçbir kitabında başkahramanın aslında üstüne vazife değildir olayları çözmek. İlk hayalkırıklığım bu konumun tekrarlanmasıydı. Olayların serim ve düğüm bölümleri,yaşanan gelişmeler, kahramanın kendini gözü kapalı dünyanın öbür ucuna atması, finalde tatminsizlik, bir takım gerçeküstü karakterler v.s. Hepsi o kadar aynıydı ki artık, bana yeni bir Grange romanı okuyorum hissi vermedi.
Yazarın genel gidişatında ilgimi çeken bir nokta ise, ilk romanlarında gerilim,korku ve gizem ön plandayken daha sonraki romanlarda bu gizemli gerilim yerini tüyler ürperten vahşete ve akılalmaz caniliklere bırakmaya başlaması oldu. Heyecanlı ve korkan kalp atışlarının yerini mide bulantısı alır oldu. En azından bende...
Bütün bu olumsuz eleştirilere rağmen yine de ortalamanın çok üstünde bir polisiye-gerilim romanıydı ve ne olursa olsun bir Grange ürünüydü. Herşeye rağmen okunmayı hakediyor!
Yorumlar
Yorum Gönder