Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
    Eveeet,     Aylardan sonra nihayet yeniden yazıyorum. Büyük ihtimalle bu yılın son yazısı olacak. Yılı hasta ve moralsiz olarak bitiriyorum. En çok da yorgun. Haftanın son mesai günü insan nasıl bir ruh ve beden halinde olursa ben de yılın son haftası öyleyim. 31 Aralık-1 Ocak arasında herşeyin refresh olmasını bekliyorum.     2012 yılı benim için pek durgun bir yıl olmadı zaten.Önce paldır küldür işten çıkarıldım, sonra boşta kaldım. O günlerde oğlumla sürekli birlikte olmanın tadını çıkardım. İlk haftalar gerçekten çok keyifli geçti. Sonra KPSS hazırlığı başladı bende. Ufak ufak bakayım derken son ay hummalı bir çalışmayla geçti. O dönemde müthiş bir bunalımın içine düşmüştüm artık. Başlangıç noktasını hatırlamıyorum ama aylarca çok depresif, agresif ve mutsuz bir insan oldum. Ve tabi ki eşimle olan sorunlarımız da tavan yaptı o dönemde. Hangisi sebep,hangisi sonuçtu onu da hatırlamıyorum şu anda ama çok yıpratıcı ve uzun bir dönemdi. Öyle ki arada ke...

HEYKELLER VE KENTLER

Resim
        Sevgili Dostlar,           Bildiğiniz üzre mimarlık mesleği mensubuyum. Dünyaya unutulmaz ve paha biçilmez eserler veremesem de birçok meslektaşım gibi iyi bir gözlemciyimdir. Özellikle kentlerde çok kişinin dikkatini çekmeyen noktalara takılır bazen zevk duyar bazen sinirlenirim. Ancak burada sizinle paylaşmak istediğim konu gözleri gören her insan evladının dikkatini çekebilecek olan, aslı itibariyle de dikkat çekmesi için yapılan "heykeller" dir.      Üniversite yıllarından beri kentin çeşitli yerlerinde,bazen bir bina cephesinde, bazen bir parkta ya da bir sergi salonunda gördüğüm heykellerini kendi zevkime göre değerlendirmeye çalışır,sonuçta beğenirim ya da beğenmem. İstanbul'da yaşadığım dönemde beğendiğim heykeller çokça vardı. Mesela heykeltraş İlhan Koman'ın yıllarca Zincirlikuyu'da Yapı Kredi Genel Müdürlüğü binasının önünde kendini gösteren "Akdeniz Heykeli" ilk aklıma gelen örnektir. İlhan Ko...

Can Sıkıntısı

        Öyle günler var ki, s anki herkes insana düşman, herkes uzak ya da yabancı. İnsan kalabalık içinde ama yalnız ve iğreti. Canın sıkkın ama kimseden fayda yok gibi.      Herhangi bir gün bu ruh haline bürünmek için çok fazla şeye ihtiyaç yok aslında. Bir yada iki insanın herhangi birşeyden dolayı canını sıkması, hevesini kaçırması ya da seni anlamaktan çok uzak olması yeterli. Ben genelde cumartesi günleri koca haftanın verdiği yorgunlukla böyle hissederim kendimi. Normalde çevremde yüzlerce eşim dostum yoktur ama konuşmak istediğimde ya da canım sıkkın olduğunda paylaşmak istediğim yeterince insanım/yakınım vardır. Ama şu psikolojide onlar da uzağımda kalıyor.      Önce biri gelip canımı sıkıyor,sonra biri daha...Bu kadarı yeterli oluyor zaten. Sonra içindeki siniri atamıyorsun dışarı. Belki bir dağa tepeye çıkıp bağırmak isterken, belki süratle araba kullanıp hiç birşey düşünmek istemezken, belki şuursuzca yürümek, koşmak ...