Nazım Hikmet Ran Bir Ayrılış Hikayesi... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.. Ve ben artık biliyorum: Toprağın - yüzü güneşli bir ana gibi - en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.. Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümeli...
Kayıtlar
2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ÖLÜM-YAŞAM Başlık yazmak bile o kadar zor ki bu yazıya. Yazılabilecek tüm başlıkların iyimser kalabileceğini düşünüyorum yazacağım şeylere nazaran. Son yazdığımda yanlış hatırlamıyorsam 1 Kasım şokunu atlatmaya çalışıyordum. Gerçekten benim için tam bir yıkım olmuştu. Neredeyse tüm ümitlerim yerle bir olmuştu. Ne yazık ki kahrolmakta haklıymışız. Keşke olmasaydık... Seçim propagandası niyetine yüzlerce insanın ölümüne doğrudan veya dolaylı sebep olunmuştu. Bir bakıma perşembenin gelişi çarşambadan belliydi ve geldi. Lanet olsun, geldi. En çok korktuğumuz şeyler başımıza geldi. Güneydoğu'da terör şiddetlendi. Devlet (iyimser bir yaklaşımla) terörle mücadele ederken binlerce sade vatandaşın, çoluğun çocuğun hayatını alt üst etti. Diğer tarafın zaten bizim gibiler tarafından ele alınır yanı yoktu hiç bir zaman. Gel gelelim biz büyük şehir insanlarına... Doğudakilerin tabiriyle hiç bir şeyden haberi olm...